1
Ekim /
İnsan hayatında ilk defa yaşadığı ve bir
daha kolay kolay yaşayamayacağını düşündüğü bir duygudan vazgeçer mi?
Vazgeçmesi ahmaklık olmaz mı?
*
Eski bir proje: Çizilemeyen Portreler
Bir ara aklıma düşen, üzerinde çalışıp
çok fazla yol kat edemediğim ama yine de uzunca bir süre zihnimi kurcaladığı
için çok önem verdiğim projelerim oldu. Bu projeler arada bir tekrar aklıma
gelir. Üzerinde yeniden çalışmak isterim ama bir şey beni engeller. Onların
birer proje olarak kalması gerektiğini düşünürüm. İşte o nedenle bir noktaya
kadar gelişip, gelişimini tam olarak hiçbir zaman tamamlayamayacaklarını
düşündüğüm için her proje bir “penguen kolu/kanadı” gibi gelir bana.
Bu başlık altında o projeleri de
yayınlamak iyi bir fikir.
*
“Uğrunda
ölmeye değmeyen bir hayat yaşanmaya da değmez.” (Malraux)
2
Ekim /
Hiç farkına varmadığımız tesadüflerle
dolu hayat. Biz göremiyoruz, fakat ilginç bir şekilde hayatımız belli
etkileşimler üzerinden şekilleniyor.
Bir film olsa hayatımız, bu filmi
izleyenler yaşanan tesadüfler yüzünden filmin ne kadar ilgi çekici olduğunu
fark edip, büyük bir merakla izlemeye devam ederlerdi filmi.
Bu tesadüfleri bir de biz görebilsek!
*
Bir kitap kurdu için sunulacak en güzel
cennet, insanlık tarihi boyunca yazılan bütün kitapların yer aldığı dev bir
kütüphanedir herhalde.
3
Ekim /
Her sabah uyandığında ilk iş olarak
rüyalarını yazmak…
4
Ekim /
Yaşadığı dünyadaki olaylara tepkisiz
kalan, sorunlar karşısında yeni fikirler üretemeyen, hayata karşı ideolojik bir
duruşu olmayan bir kişi aydın (entelektüel) olabilir mi?
*
Ben birini sevsem, o kişinin her şeyini
merak ederim. Hayatındaki her şeyi… Doğduğu günden bugüne bütün yaşadıklarını…
Evini, ailesini, arkadaşlarını, düşündüklerini, okuduğu kitaplardan dinlediği
müziklere, her sabah uyandığı anda hissettiklerinden günün sonunda uyumak için
başını yastığa koyduğu anda düşündüklerine kadar her şeyi…
Ama hiç kimse beni merak etmiyor. Neler
yaşadığımı, neler hissettiğimi, neleri niçin yazıya döktüğümü, şiirlerimi
yazarken neler düşündüğümü…
hiçbir şeyi…
hiç kimse…
merak etmiyor…
5
Ekim /
Artık yaşadıklarıma başkalarını ortak
etmemeliyim. Bütün sıkıntılarımı iç dünyamda çözüp, yüzüme palyaço neşesi
eklemeliyim!
7
Ekim /
Keşke geriye dönüp hayatımızdaki en özel
olan ilkleri geri alabilsek zamandan.
10
Ekim /
Bu yılki Nobel Edebiyat Ödülü’nü Fransız yazar Jean-Marie Gustave le Clezio kazanmış. “Yenilikçi şiirsel macerayla ve duygusal coşkunlukla dolu, şu anki
medeniyetin sahip olduğunun ötesinde bir insan sevgisini ele alan” eserler
çıkardığı için ödüle layık bulunduğu açıklanmış.
Acaba Fransa’da da yazarlar, şairler ve
sanatçılar tarafından “Clezio’ya Nobel
ödül olarak değil, siyasi bir ücret olarak verildi!” denilerek imza
kampanyası başlatılacak mı?
12
Ekim /
Güne Fazıl Say’ın “Nâzım Hikmet
Oratoryosunu” dinleyerek başlamak. Genco
Erkal ve Zuhal Olcay’ın sesinden
Nâzım’ı hissetmek…
Le Figaro, Fazıl Say için yazmış: “O
sadece dâhi bir piyanist değil, şüphesiz ki 21. yüzyılın en büyük
sanatçılarından biri olacaktır.”
*
Göl
Bir damla bana baksan
Genç olurum
Bir damla yürüsen
Bütün yollar ulaşır bana
Bir damla gece olsan
Hemen uyanırım
Bir damla için sıkılsa
Orda karanlık olurum
Bir damla beni sevsen
Ölürüm
Fazıl
Hüsnü Dağlarca
17
Ekim /
Unutulmuş aşkların külleri savruluyor
günlerime. Hatıralar birbirine giriyor. İçimde büyük bir sıkıntı oluşturup öyle
uzaklaşıyor benden. Bir fotoğraf karesi, hiç tanımadığım bir insanın gözündeki
ifade, şarkılar, şiirler ve tabii ki şu anda yaşadığım karşılıksız aşkın
büyüklüğü…
Her yaşadığım aşktan geriye bir sürü acı
kalmış. Ya da her aşk acıtmış aslında zayıf yüreğimi.
Şimdi yinelenme zamanı…
İçimdeki sıkıntı bunun göstergesi.
*
Daha İlhan Berk’in ölümünün verdiği şoku atlatamamışken, şimdi de Fazıl Hüsnü’yü kaybettik. Geçen gün “Şiir Teknesi 2007”yi okurken, yıllığın
ilk şiiri olan Göl’ü defalarca
okuyup, uzunca bir süre de şiirin etkisinden kurtulamamıştım. Fazıl Hüsnü
Dağlarca’nın ölümü bu şiirin son dizesindeki kelimeyle daha da derinden
yüreğimi yaktı:
…ölürüm
19
Ekim /
Şiirle ilgilenen insanların, özellikle
de şiir yazmaya çalışan insanların, çok iyi edebiyat ve şiir bilgisinin
yanında, felsefeden müziğe, resimden mitolojiye, sosyolojiden sinemaya,
psikolojiden tarihe kadar çok geniş bir ilgi alanına sahip olması gerekir.
*
Zuhal
Olcay’ın
sesinden “Ayrılık Sevdaya Dâhil”
30
Ekim /
Uzun zamandır “Aşk ve Dostluk Üzerine Marazi Bir Deneme” başlıklı bir deneme
üzerinde çalışmaktayım. Aslında yazı serüvenimin ilk yazı üçlemesini aşk ve
dostluk birlikteliği üzerine yapmak için çabalıyorum: deneme, şiir ve hayat
notu üçlemesi…
Hayat notlarımın 12.sini aşk ve dostluk
birlikteliğine ayırdım, daha önce yazdığım birkaç şiirsel karalamadan bir şiir
çıkarıp, Enis Batur’un “Karpuz Çekirdeği: Aşk Üzerine Marazi Bir
Deneme” başlıklı denemesine göndermeler de içeren bir denemeyle üçlemeyi
tamamlamak…
Tuna
BAŞAR
/ekimikibinsekiz
izmir-afyonkarahisar
/
Ayın
Kitapları
- Ahmet
Altan “Ve Kırar Göğsüne Bastırırken”
Deneme Can Yay. 2003 164 syf
- Veysel
Çolak “Birkaç Kuş Birkaç Anı”
Şiir Hayal Yay. Ocak 2008 82 syf
- Hermenn
Hesse “Doğuya Yolculuk” Roman Afa
Yay. Şubat 1997 94 syf
- Enis
Batur “Bu Kalem Bukalemun” Deneme
YKY Haziran 2001 195 syf
- Cemal
Süreya “Sevda Sözleri” Şiir YKY
Şubat 2002 330 syf
- Enis
Batur “Başkalaşımlar I-X” Deneme
YKY Temmuz 2000 442 syf
- Enis
Batur “Başkalaşımlar XI-XX”
Deneme YKY Temmuz 2000 412 syf
- Aydın
Şimşek-Ersan Erçelik “Şiir Teknesi
2007” Antoloji Kanguru Yay. Ocak 2008 176 syf
- Italo
Calvino “Palomar” Roman Can Yay.
1991 123 syf
- Ahmet
Telli “Saklı Kalan” Şiir Everest
Yay. Aralık 2004 86 syf
- Vüs’at
O. Bener “Bay Muannit Sahtegi’nin
Notları” Roman Remzi Yay. Haziran 1991 98 syf
- Jorge
Luis Borges “Sonsuz Gül” Şiir
İletişim Yay. 2004 56 syf
- Milan
Kundera “Kimlik” Roman Can Yay.
Ocak 1999 168 syf
1 Yorumlar
göl
YanıtlaSilbu şiiri ilk defa okudum ama cidden çok güzel.projelerinden bahsetmek ilginç olabilir.