Bazen öyle şeylere takılıp kalırım ki günlerce o şey üzerinde düşünürüm. Günlerce düşünürüm ama ya bulduğum çözümler hayata geçmez ya da çözüm bulamadığım için kendi kendimi hırpalarım. Ama yine de bir şeylere takılmadan edemem ve sürekli kafamı bir şeyler meşgul etmedikçe yaşayamam, diye düşünürüm.
***
Bazen bir aşka takılırım…
Karşılıksız bir aşka…
Bir taraf deliler gibi severken, diğer
taraf için bu sevgi bir anlam ifade etmez. Bir taraf devler gibi acı çekerken,
diğer taraf bu acının farkında bile olmaz. Bu tür platonik aşkların büyüklüğü
ve yaşattığı derin acı beni çok etkiler ve gerçek aşkın bu imkânsızlığa
katlanacak kadar büyük olması karşısında sarsılırım.
Bazen bir şiire takılırım…
4-5 dizelik kısa bir şiire…
Günlerce bu dizeler beynimin
kıvrımlarında gidip gelir. Beynimde yankılanan bu şiir bana hiçbir şey ifade
etmez, fakat şiirin mucizevi olduğunu hissettirir.
Bazen bir filme takılırım...
Sıradan bir filmdeki sıradan bir
sahneye…
Bu sahnede sinema tarihi açısından
önemli bir filme göndermenin olduğunu düşünürüm. Fakat bir türlü bu göndermenin
hangi filme ve nasıl bir gönderme olduğunu çıkaramam.
Bazen ülke sorunlarına takılırım…
Siyasetçilerin hiçbir çözüm
üretemedikleri ve yıllardır süregelen sorunlara…
Günlerce bu sorunların nasıl çözülebileceğini
düşünürüm ve kendimce, hiçbir zaman, yapılamayacak çözümler üretirim. Bu ütopik
çözümler karşısında büyük bir hayal kırıklığı yaşarım.
Bazen televizyon kanallarındaki star
yaratma programlarına takılırım…
Hemen hemen hepsi aynı formatta olan ve
bütün TV kanallarını işgal eden yarışma programlarına…
Bu yarışma programlarındaki jüri
üyelerine… Tarafsız olması gereken, ama asla tarafsız olmayı beceremeyen jüri
üyelerine… Bu jüri üyelerinin halkı nasıl da tarafsızlıktan uzaklaştırıp, bir
taraf olmaya ittiğini görürüm. Kendi kendime “bu jüri üyeleri bu kadar tarafsız
olmaya devam ettikleri sürece hiç kimse adalet dağıtması gereken kişilere
güvenemeyecek” diyorum ve aklıma hemen hakimler ve hakemler geliyor.
Bazen bir romana takılırım…
Anlatılan hikâyeye hiçbir katkı yapmayan
cümlelerin olduğu bir romana…
Bu cümlelerin bu romana niçin
serpiştirildiğini merak ederim. Ve insanlarda “kalın kitap daha kalitelidir!”
izlenimi olup olmadığını düşünürüm.
Bazen bir gazete manşetine takılırım.
Ülke sorunlarını unutturmak için
birbirleriyle yarışan gazete manşetlerine…
Ya spor, ya da magazin ağırlıklı
manşetlerin anlamını çözmeye çalışırım. Türk insanının nasıl da farklı
taraflara yönlendirilip, ülke sorunlarının arka plana itildiğini üzülerek
görürüm.
Bazen güzel bir kadına takılırım.
Daha önce hiç görmediğim, bundan sonra
da hiç göremeyeceğimi bildiğim bir kadına…
Bu ilk ve son karşılaşmada beni
etkilemeyi başaran bu kadının hayatı üzerine hikâyeler uydururum. Bazen bu tür hikâyeler
için günlerce kafa yorarım.
Bazen sevgilere takılırım…
Dünyanın en kötü insanı diye
nitelenebilecek insanlara verilen sevgilere…
Nasıl olur da insanlık açısından hiçbir
pozitifliği olmayan insanlara sevgi beslenir de tek sorunu kendisiyle olan ve
hiçbir canlıya zarar vermeyen insanlara en küçük sevgi kırıntısı bile çok
görülür? Bu soruya hiçbir şekilde cevap veremem!
Bazen bir şehre takılırım.
Özellikle küçük şehirlere…
Ben şehirleri insan gibi değerlendiririm
ve her şehrin insani özellikleri olduğuna inanırım. Küçük şehirlerde insani
özellikler bulmaya çalışırım, fakat bulamayınca da büyük şehir insanının ne
kadar da şanslı olduğunu düşünürüm.
Bazen köşe yazarlarına takılırım…
Yazım kurallarını bilmeyen ve buna
rağmen gazete köşelerini işgal eden yazarlara...
Yaptıkları yanlışları bir üslup olarak
gören ve Türkçe’yi katleden yazarlara verilen destek karşısında üzüntüden
kahrolurum.
Bazen üniversitelere takılırım…
Bir liseden farksız olan, fakat
üniversite adı altında insanlara eğitim veren yerlere...
Bu yerlerde yetişen insanların bu ülkeye
ne gibi bir katkı sağlayacağını düşünürüm ve verdiğim cevap yine bir soru olur:
Türkiye niçin bu kadar geri kaldı sanıyorsun?
Bazen meslek sahiplerine takılırım…
Yaptığı işin detaylarını bilmeyen meslek
sahiplerine…
Kendi mesleğini en iyi şekilde icra
edemeyen bir insanın, başka konularda topluma nasıl bir yararı olabilir ki?!
Bazen hastalıklara takılırım…
İnsanları yıllarca süründüren ve büyük
bir acıyla ölüme götüren hastalıklara…
Niçin bazı insanlar bu şekilde bir
hastalığa yakalanır da bazı insanlar hayatları boyunca hiç hastalık geçirmez
diye merak ederim ve dünyanın adaletsiz bir yer olduğuna bir kez daha kanaat
getiririm.
Bazen yalanlara takılırım…
Sıradan bir söz gibi, insanların
gözlerinin içine baka baka söylenen yalanlara…
İnsanların bu kadar kolay ve sık yalan
söyleyebilmelerine anlam veremem.
Bazen ideolojilere takılırım.
Savundukları ideolojiyi tam olarak
bilmeyen insanlara…
Hareketleriyle düşünceleri çelişen
insanların ne gibi bir amaç peşinde koştuğunu merak ederim ve bu tür insanların
provokasyon yapmaktan başka bir amaçları olmadığını hissederim.
Tuna
Başar
/
onikiağustosikibinaltı sıfırikielliiki
İzmir
/
4 Yorumlar
Takılmaya devam:)
YanıtlaSilVe takıldıklarını böyle güzel aktarmaya,başkalarını da "takılmaya" çağırmaya...Devam:)
bazen cevapsız kalan sorulara takılırım sonra bekletilmelere takılırım...bekleten bekletiyorsa elbet bir sebebi vardır diye düşünürüm...sonra düşünmekle takıldığım o ince çizgide kalırım... bu takılma işi sanırım hepimizde var...ama yazınızı okurken takılmadım...gayet net ve güzel bir şekilde anlatmışsınız...sevgi ve saygıyla...
YanıtlaSilŞirin Tatlı
evet bende sevdim ve hala yüreğimi yakıyor bu sevda...oysa ne çok uymuştu sözlerimiz ve bakışlarımız birbirine...peki o şimdi nerede..? şuan dışarıda yağmur, içime yağıyor sanki...yanlış nerede? tşkrler
YanıtlaSil"Dünyanın en kötü insanı diye nitelenebilecek insanlara verilen sevgilere…
YanıtlaSilNasıl olur da insanlık açısından hiçbir pozitifliği olmayan insanlara sevgi beslenir de.........." Tuna
'kurtla kuzu hikayesi' desem!..
***
Dünyanın en büyük bencilleri, kendi mutluluklarını başkalarının mutsuzlukları üzerine inşa edenlerdir.
En ufak bir haksızlığa bile tepki göstermeyen insanlar,
kendi başlarına gelen hiçbir haksızlığa tepki gösterme hakkına sahip değillerdir.
***
Öyle 'saf'tırlar ki; kendilerinden başka herşeye müdahil olmalarına rağmen, kendilerinin de 'hakkı' olduğuna müdrik değillerdir.!.
Şirin