Not Defteri -52-


6 Eylül 2009 Pazar - Afyonkarahisar

• Ne zaman eski arkadaşlarımla, dostlarımla çektirdiğim fotoğraflara baksam, yıllardır oturduğum evden taşınıyormuşum hissine kapılırım. O nedenle fotoğraf çektirmeyi hiç sevmem.

• Gogol’un Portre adlı uzun öyküsü…

Kürt Açılımı Tartışmaları ve Başbakanın CHP’ye Çağrısı

Günlerdir gündemi meşgul eden “kürt açılımı” konusunda başbakandan güzel bir açıklama gelmiş: “CHP gelmezse, biz onlara gideriz.”
Bugüne kadar muhalefeti çok önemsemeyen, “ben ne istersem onu yaparım, kimseye de hesap vermek zorunda değilim!” mantığıyla hareket eden bir başbakan için çok önemli açıklama. Hem kendi yanlışını kabul ediyor, hem de muhalefetin önemine dikkat çekiyor. Bu biraz da değişimin, eski sert üslubun yerini daha yumuşak bir havaya bırakacağının da göstergesi. Tabii bir de bu işin sadece DTP’nin desteğiyle yapılamayacağını, CHP’nin katkısı olmadan bu sorunun çözülemeyeceğini anlamış olmanın da verdiği bir açıklama bu.
Aslında bu konuda bir adım atmadan önce muhalefet partileriyle temas kurup, ondan sonra gündeme böyle bir açılımı getirmeleri daha doğru olurdu.
Abdullah Öcalan’ın çıkıp Kürtlere yol haritası açıklayacağını söylemesinden hemen sonra AKP’nin de gündeme Kürt açılımını getirmesi ve bu konuda yeterince kamuoyu desteği olup olmadığını bile araştırmadan “Biz bu sorunu çözeceğiz, kimse de buna engel olamayacak!” tarzı ajite edici açıklamalarla muhalefeti yok saymaya, onların fikirlerinin önemsiz olduğunu ima etmeye hiç gerek yoktu. Sorunu tek başlarına çözeceklerini sanan, bunun için sadece Kürtlerin desteğinin yeterli olacağını düşünen ve bu işi de oy pazarlığına döken zihniyet çok geç olmadan yanlış yaptığını anlamıştır. Bu sorunun CHP’siz çözülemeyeceğini görmüşlerdir ve bizzat başbakanın ağzından güzel bir açıklama gelmiştir.
Şimdi iş başbakanın CHP’yi ziyaretine kalmıştır. CHP’nin de CHP seçmeninin de hassasiyetleri göz önünde bulundurularak bu konu hakkında ne tür çözümler getirilebileceği tartışılabilir. Hatta bu iki siyasi partinin önerileri, diğer muhalefet partilerinin temsilcilerinin de katıldığı bir canlı yayında, halkın gözü önünde tartışılabilir.
İşin bir de CHP ayağı var tabii. Rotası belli olmayan gemiye binmeyiz, açıklaması yerindeydi, fakat şimdi başbakan CHP’nin de önerilerini almak istediğini söylemişken, böyle bir niyeti olduğunu belli etmişken, CHP’nin de “görüşmeyiz” inadından biraz olsun vazgeçmesi gerekiyor. Hiç değilse Deniz Baykal ve Tayyip Erdoğan veya İçişleri Bakanı Beşir Atalay canlı yayına çıkıp, bu konuyu karşılıklı konuşmalı. Ondan sonra CHP destek verecekse vermeli, vermeyecekse de yanlışları halka göstermek için çabalamalı.

• Bir portre ressamı olarak Orhan Peker…

• Bazı zamanlar okumaktan yazmaya fırsat bulamıyorum. Sırada okunmayı bekleyen her kitap beni yazmaktan alıkoyuyor. Biliyorum ki okumak yazmaktan daha keyifli bir iş. Bu nedenle zamanımın çoğunu okumaya ayırıyorum.

• Her geçen gün yepyeni projeler, fikirler peşimi bırakmıyor. Son günlerde üzerinde epey kafa yorduğum bir proje var. Henüz bu proje için bir isim bulamadım. Yakın bir zamanda başlamayı düşündüğüm Çizilemeyen Portreler projesi üzerine düşünürken bu projenin sadece kişiler için olmaması gerektiği fikri zihnimde beliriverdi. Hayatımı derinden etkileyen, bende büyük değişimlere neden olan olayları, kişileri, nesneleri, kitapları, şiirleri ve şehirleri yazmaya karar verdim. A’dan Z’ye 100 maddeden oluşacak olan bu proje en kısa zamanda hayata geçmeyi beklemeye başladı.
Şimdiden tasarladığım maddelerden bazıları şöyle: Afyonkarahisar, Atatürk, Aziz, Enis Batur, İzmir, İstanbul, Ankara, kitap-lık, Ben Sana Mecburum, Nâzım Hikmet, Tutunamayanlar, Dostoyevski, Gorki, Rimbaud, Tezer Özlü, Ferit Edgü, Kürşat Başar, defter, kalem, mavi, 19, ocak, R, David Lynch, Mulhollad Çıkmazı, Sezen Aksu, rüya, Ö, Patasana, Zeliş, Tüm Ders Notları, Serap Hoca, Vatan Gazetesi, Power Fm…
Bu proje için en uygun ismi bulduğum anda projeye başlayacağım. Çizilemeyen Portreler’i de içinde eritecek olan bu yeni proje şimdiden sabırsızlanmama sebep oluyor.

• Kaliteli insanlara olan özlemim öylesine büyüdü ki kalitesiz dostların olacağına, kaliteli düşmanların olsun, diye bile düşünmeye başladım.

• Paul Klee söylemiş: “Sanatçı yeniden yaratmaz, salt yaratır. Görüleni görüntülemez, görünmeyeni görünür kılar.”

• Klee’nin “R Şatosu”

• İnsanların arkasından saçma sapan sözler söyleyip, insanlara hakaret ettiğinin bile farkında olmayıp “ben bunları insanların yüzüne de söylüyorum!” diyerek “dürüst” olduğunu iddia eden insanlara şaşırıyorum. Dürüst olmak sadece açık sözlü olmak değildir, dürüst olmak insancıl olmaktır. İnsanları kırmaktan kaçınmaktır. İnsanların arkasından bile olsa kırıcı sözler söylemekten kaçınmaktır. İnsanların arkasından kırıcı sözler söyleyip, sonra da dürüst olduğunu göstermek için bu kırıcı sözleri insanların yüzüne de söylemek dürüst olmak anlamına gelmez. Her durumda doğrudan yana olmayı başarabilmektir dürüst olmak.

• Hiç gece yazılanla gündüz yazılan bir olur mu, demiştim. Şimdi fark ediyorum ki en iyi geceleri yazılıyor. Geceleri yazmaya, gündüzleri okumaya ayırıyorum.
Hiç gece okunanla gündüz okunan bir olur mu?

• Goya’nın “Partizanların Kurşuna Dizilmesi” tablosu…

• Turgay Gönenç’in İskelenin Altındaki Deniz kitabının Zamanın Sularında (Tarihsiz Günlükler) bölümü ve bu kitaptaki Burhan Uygur resimler…

• İlhan Berk: “Yazmak Cehennemdir.”

• Behçet Necatigil’den birkaç dize:

            “Hiç kimse anlayamaz derdimi
              Ben uzaklarda olmalıyım çok uzaklarda
              Bir yakınım öldü mü?”

• Okuduklarım
-          Turgay Gönenç “İskelenin Altındaki Deniz”
-          Birhan Keskin “Yo’l”
-          Vatan, Hürriyet ve Sabah gazeteleri

Tuna BAŞAR

Yorum Gönder

0 Yorumlar