Yazı Masası 3

Son günlerde daha düzenli bir okuma ve yazma disiplini içine girdim. Bu nedenle de yazı masamın üzerinde bekleyen projeleri kâğıda dökmenin hem beni hem de yazma isteğimi olumlu etkileyeceğini düşünüyorum.
Uzun zamandır üzerinde yoğunlaştığım iki farklı yazı konusu var. Aslında bu iki konu birbirini tamamlıyor. Bunlar iyi bir kitaplık nasıl olmalıdır ve iyi bir okur nasıl olmalıdır soruları üzerinden şekillenecek yazılar. Bu yazılar sayesinde hem iyi bir okur profili çizmeye çalışacağım, hem bu iyi okurun kitaplığında bulunması gereken kitaplara değineceğim, hem de kendi okuma seviyemi ve kitaplığımı gözden geçirme fırsatı bulacağım. Bir süredir üzerinde çalıştığım bu iki konuda epey yol kat ettim. Yakın zamanda yayınlanacak düzeye gelecektir bu yazılar.
Nar Tanesi: Aşk ve Dostluk Birlikteliği Üzerine Marazi Bir Deneme başlığını uygun gördüğüm bir denememi de yeniden yazı masama aldım.
Daha önce yazdığım fakat henüz yayınlamadığım İsterdim-Türk Edebiyatı Üzerine Bir Ukde Karalaması ve Her Gün başlıklı yazılarım da en kısa zamanda yayınlanmayı bekliyor.
Şiir konusunda son zamanlarda bir kıpırdanma hissediyorum. Henüz birçoğu alıştırma düzeyinde olsa da yakın bir zaman içinde şiirsel bütünlüğe ulaşacak olanlar kendini fark ettiriyor. Şiirsel bütünlüğe erişemeyecek düzeyde olanlarsa Alıştırmalar’daki yerini alacaktır. Yıllar önce yazdığım fakat yayınlayamadığım birkaç şiirsel karalamayı da yeniden gündemime aldım. Yitik Aşklar Köşesi, Gitme ve Neden başlığını verdiğim bu şiirsel karalamalar ve henüz uygun başlığı bulamadığım bir şiirsel karalama da en kısa zamanda yayınlanacaktır.
Günlükler’i çok fazla aksatmış olduğumu üzülerek fark ediyorum her seferinde. Ama son günlerde Gece tam da istediğim gibi bir hızla yol alıyor. Günler için de bir birikim oluşmuş zaman içinde. Günlükler her zaman olduğu gibi günlerin getirdiklerine göre yön bulacaktır.
Hayat Notları için istediğim düzeyde bir birikimim yok şuanda. Ama yazma disiplinimi bu şekilde tutabilirsem iyi aforizmalar da ortaya çıkacaktır diye düşünüyorum.
İzlek için Bitlis üzerine yazdığım yazıyı ve İstanbul Üzerine Notlar ile İzmir Üzerine Notlar yazı dizilerini yakında yayınlayacağım. Daha önce Karalama Defteri’nde konuk ettiğim Erzurum başlıklı yazıyı da İzlek’te yayınlamayı düşünüyorum. Son günlerde Edirne üzerine de bir yazıya başladım. Gerek tarihi yapısı, gerekse de insan profiliyle daha önce yaşadığım birçok şehirden farklılıklar taşıyan Edirne üzerine güzel bir yazı ortaya çıkacaktır. Bu yazıyı fotoğraflarla da süslemeyi düşünüyorum. Bir de hayatıma etki eden birçok şehir hakkında her bir şehre göndermeler içeren bir yazı planım var. Henüz yazmaya başlamamış olsam da zihnimde şekillenmeye başladı bu yazı da.
Okumak aynı zamanda kitaplar üzerine yeni yazıları da beraberinde getiriyor. Son zamanlarda okuduğum Enis Batur’un Kitap Evi adlı kitabı için Kitap Eleştirileri’ne bir yazı yazmaya başladım bile. küçük İskender’in Elli Belirsiz kitabı için de bir eleştiri yazısı yazacağım. Okuma Günlüğü projemi henüz hayata geçirememiş olsam da bu proje doğrultusunda Ferit Edgü’nün Tüm Ders Notları, Gabriel Garcia Marquez’in Mavi Köpeğin Gözleri, Franz Kafka’nın Dava, küçük İskender’in Elli Belirsiz ve Murat Yalçın’ın hazırladığı Yeraltına Mektuplar adlı kitaplar üzerine notlar almaya başladım. Okuma Günlüğü’nde bu notları yayınlayacağım. Okuma Günlüğü projesi sayesinde gerek Kitap Eleştirileri, gerekse de Okuma Defteri’ne yazılar yazmam daha da kolaylaşacak.
Sinemadan biraz uzak kaldım. Bu beni yeterince üzüyor. Günden güne izlenmesi gereken filmler artıyor. Daha Nuri Bilge Ceylan’ın Kış Uykusu filmini izleyemedim. Son günlerde de Ingmar Bergman’ın Persona filmini izlemem gerektiğini düşünmeye başladım. Bu iki filmi izler izlemez Seyir Defteri’ne yazacağım.
En iyi yaptığım işlerin başında plan yapmak geliyor sanırım. Sürekli yapmam gerekenler konusunda kendi Rota’mı çiziyorum. Bunları da yayınlıyorum. Penguen Kolu/Kanadı için de birkaç proje belirdi. Onları da yazacağım en kısa zamanda. Eski projelere de başlayamamış olmaktan dolayı kendimi çok kötü hissediyorum. Çağrışımlar için bir yazı yazdım. Ama Ukde, Dergiler, Çizilemeyen Portreler, Şiir Günlükleri, Dikkatimi Çekenler ve Bakış Açısı başlıklı projelerim için henüz bir ilerleme mevcut değil. Umarım bu projeler de en kısa zamanda kendi yataklarında hızla akmaya başlarlar.
Eylül’e Mektuplar için daha önce yazdığım birkaç tane mektubu yakında yayınlayacağım. Yeni mektupları da yazmaya başlayacağım.
Defterlerde bayağı bir not birikmiş. Bu notları bir süzgeçten geçirip Not Defteri, Değinmeler, Kısa Metinler için uygun olanları seçeceğim. Deftere yazmanın en büyük dezavantajı yazdıklarını bilgisayara aktarmak olmalı. En az 10 defter yıllar içinde yazılarla, alıştırmalarla, karalamalarla dolmuş durumda ve bunların içinden yazılanları seçip de yayınlanacak duruma getirmek beni çok zorluyor. Eğer bu vakit darlığında eski defterlere göz atmam mümkün olursa oradan bir sürü yayınlanacak ürün çıkacaktır ve bu defterler de en çok Not Defteri projemi mutlu edecektir.
Müzik de sinema gibi bir süredir boynu bükük kaldı. Ne istediğim şekilde müzik dinleyebiliyorum ne de dinlemem gereken klasik müzik albümleri hakkında listeler yapabiliyorum. Müzik dinleyemediğim gibi müzik üzerine yeterli yazılı kaynağa da bir süredir ulaşamadığım için müzik üzerine notlar da alamıyorum. Bir ara Andante ve Opus dergilerini yakından takip etme fırsatım vardı. Bu dergiler sayesinde hangi albümü almalıyım, hangi büyük sanatçıyı ne şekilde dinlemeliyim, müzisyenler hakkında nasıl bilgelere sahip olmalıyım gibi kafamı kurcalayan sorulara yanıtlar bulabiliyordum. Bir süredir bu iki dergiyi takip edemez oldum. Ahmet Say’ın Müzik Ansiklopedisi adlı kitabını da piyasada bulamadım. Şu an elimde sadece Ölmeden Önce Dinlemeniz Gereken 1001 Klasik Müzik adlı kitap var. Bu kitabın yol göstericiliğinde yeniden müziğe yoğunlaşmalıyım. Müzik üzerine aldığım notları da Mırıldandıklarım’da yayınlamalıyım.
Yayınladığım yazıları yeniden gözden geçirip Düşbükeyler başlığı altında yayınlıyordum. Bu sayede eski yazdıklarımda yer alan hataları tespit edip daha sade bir şekilde yazmaya çalışıyordum. Yeniden Düşbükeyler’i yazmam gerekiyor. Bu sayede hem kendi yazma sürecimi gözden geçirmiş olacağım hem de zamanın bende ne gibi bir bakış açısı kayması yarattığını belirleyeceğim.
Yazı masamı yeniden düzenleyip yaptıklarımı ve yapmayı planladıklarımı belirledikten sonra şimdi bunları hayata geçirmeye geldi sıra.

Tuna BAŞAR

Yorum Gönder

0 Yorumlar