Son günlerde
daha düzenli bir okuma ve yazma disiplini içine girdim. Bu nedenle de yazı
masamın üzerinde bekleyen projeleri kâğıda dökmenin hem beni hem de yazma
isteğimi olumlu etkileyeceğini düşünüyorum.
Uzun zamandır
üzerinde yoğunlaştığım iki farklı yazı konusu var. Aslında bu iki konu
birbirini tamamlıyor. Bunlar iyi bir
kitaplık nasıl olmalıdır ve iyi bir
okur nasıl olmalıdır soruları üzerinden şekillenecek yazılar. Bu yazılar
sayesinde hem iyi bir okur profili çizmeye çalışacağım, hem bu iyi okurun
kitaplığında bulunması gereken kitaplara değineceğim, hem de kendi okuma
seviyemi ve kitaplığımı gözden geçirme fırsatı bulacağım. Bir süredir üzerinde
çalıştığım bu iki konuda epey yol kat ettim. Yakın zamanda yayınlanacak düzeye
gelecektir bu yazılar.
Nar Tanesi: Aşk ve Dostluk Birlikteliği Üzerine
Marazi Bir Deneme başlığını uygun gördüğüm bir
denememi de yeniden yazı masama aldım.
Daha önce
yazdığım fakat henüz yayınlamadığım İsterdim-Türk
Edebiyatı Üzerine Bir Ukde Karalaması ve Her Gün başlıklı yazılarım da en kısa zamanda yayınlanmayı
bekliyor.
Şiir konusunda
son zamanlarda bir kıpırdanma hissediyorum. Henüz birçoğu alıştırma düzeyinde
olsa da yakın bir zaman içinde şiirsel bütünlüğe ulaşacak olanlar kendini fark
ettiriyor. Şiirsel bütünlüğe erişemeyecek düzeyde olanlarsa Alıştırmalar’daki yerini alacaktır.
Yıllar önce yazdığım fakat yayınlayamadığım birkaç şiirsel karalamayı da
yeniden gündemime aldım. Yitik Aşklar
Köşesi, Gitme ve Neden başlığını verdiğim bu şiirsel
karalamalar ve henüz uygun başlığı bulamadığım bir şiirsel karalama da en kısa
zamanda yayınlanacaktır.
Günlükler’i çok fazla
aksatmış olduğumu üzülerek fark ediyorum her seferinde. Ama son günlerde Gece tam da istediğim gibi bir hızla yol
alıyor. Günler için de bir birikim
oluşmuş zaman içinde. Günlükler her zaman olduğu gibi günlerin getirdiklerine
göre yön bulacaktır.
Hayat Notları için
istediğim düzeyde bir birikimim yok şuanda. Ama yazma disiplinimi bu şekilde
tutabilirsem iyi aforizmalar da ortaya çıkacaktır diye düşünüyorum.
İzlek için Bitlis üzerine yazdığım yazıyı ve İstanbul Üzerine Notlar ile İzmir Üzerine Notlar yazı dizilerini
yakında yayınlayacağım. Daha önce Karalama
Defteri’nde konuk ettiğim Erzurum
başlıklı yazıyı da İzlek’te
yayınlamayı düşünüyorum. Son günlerde Edirne üzerine de bir yazıya başladım.
Gerek tarihi yapısı, gerekse de insan profiliyle daha önce yaşadığım birçok
şehirden farklılıklar taşıyan Edirne üzerine güzel bir yazı ortaya çıkacaktır.
Bu yazıyı fotoğraflarla da süslemeyi düşünüyorum. Bir de hayatıma etki eden
birçok şehir hakkında her bir şehre göndermeler içeren bir yazı planım var.
Henüz yazmaya başlamamış olsam da zihnimde şekillenmeye başladı bu yazı da.
Okumak aynı
zamanda kitaplar üzerine yeni yazıları da beraberinde getiriyor. Son zamanlarda
okuduğum Enis Batur’un Kitap Evi adlı kitabı için Kitap Eleştirileri’ne bir yazı yazmaya
başladım bile. küçük İskender’in Elli Belirsiz kitabı için de bir
eleştiri yazısı yazacağım. Okuma Günlüğü
projemi henüz hayata geçirememiş olsam da bu proje doğrultusunda Ferit Edgü’nün Tüm Ders Notları, Gabriel
Garcia Marquez’in Mavi Köpeğin
Gözleri, Franz Kafka’nın Dava, küçük İskender’in Elli
Belirsiz ve Murat Yalçın’ın
hazırladığı Yeraltına Mektuplar adlı
kitaplar üzerine notlar almaya başladım. Okuma Günlüğü’nde bu notları
yayınlayacağım. Okuma Günlüğü projesi sayesinde gerek Kitap Eleştirileri,
gerekse de Okuma Defteri’ne yazılar yazmam daha da kolaylaşacak.
Sinemadan
biraz uzak kaldım. Bu beni yeterince üzüyor. Günden güne izlenmesi gereken
filmler artıyor. Daha Nuri Bilge Ceylan’ın
Kış Uykusu filmini izleyemedim. Son
günlerde de Ingmar Bergman’ın Persona filmini izlemem gerektiğini
düşünmeye başladım. Bu iki filmi izler izlemez Seyir Defteri’ne yazacağım.
En iyi yaptığım
işlerin başında plan yapmak geliyor sanırım. Sürekli yapmam gerekenler
konusunda kendi Rota’mı çiziyorum.
Bunları da yayınlıyorum. Penguen
Kolu/Kanadı için de birkaç proje belirdi. Onları da yazacağım en kısa
zamanda. Eski projelere de başlayamamış olmaktan dolayı kendimi çok kötü
hissediyorum. Çağrışımlar için bir
yazı yazdım. Ama Ukde, Dergiler, Çizilemeyen Portreler, Şiir
Günlükleri, Dikkatimi Çekenler
ve Bakış Açısı başlıklı projelerim
için henüz bir ilerleme mevcut değil. Umarım bu projeler de en kısa zamanda
kendi yataklarında hızla akmaya başlarlar.
Eylül’e Mektuplar için
daha önce yazdığım birkaç tane mektubu yakında yayınlayacağım. Yeni mektupları
da yazmaya başlayacağım.
Defterlerde
bayağı bir not birikmiş. Bu notları bir süzgeçten geçirip Not Defteri, Değinmeler,
Kısa Metinler için uygun olanları
seçeceğim. Deftere yazmanın en büyük dezavantajı yazdıklarını bilgisayara
aktarmak olmalı. En az 10 defter yıllar içinde yazılarla, alıştırmalarla,
karalamalarla dolmuş durumda ve bunların içinden yazılanları seçip de
yayınlanacak duruma getirmek beni çok zorluyor. Eğer bu vakit darlığında eski
defterlere göz atmam mümkün olursa oradan bir sürü yayınlanacak ürün çıkacaktır
ve bu defterler de en çok Not Defteri projemi mutlu edecektir.
Müzik de
sinema gibi bir süredir boynu bükük kaldı. Ne istediğim şekilde müzik
dinleyebiliyorum ne de dinlemem gereken klasik müzik albümleri hakkında
listeler yapabiliyorum. Müzik dinleyemediğim gibi müzik üzerine yeterli yazılı
kaynağa da bir süredir ulaşamadığım için müzik üzerine notlar da alamıyorum.
Bir ara Andante ve Opus dergilerini yakından takip etme
fırsatım vardı. Bu dergiler sayesinde hangi albümü almalıyım, hangi büyük
sanatçıyı ne şekilde dinlemeliyim, müzisyenler hakkında nasıl bilgelere sahip
olmalıyım gibi kafamı kurcalayan sorulara yanıtlar bulabiliyordum. Bir süredir
bu iki dergiyi takip edemez oldum. Ahmet
Say’ın Müzik Ansiklopedisi adlı
kitabını da piyasada bulamadım. Şu an elimde sadece Ölmeden Önce Dinlemeniz Gereken 1001 Klasik Müzik adlı kitap var.
Bu kitabın yol göstericiliğinde yeniden müziğe yoğunlaşmalıyım. Müzik üzerine
aldığım notları da Mırıldandıklarım’da
yayınlamalıyım.
Yayınladığım
yazıları yeniden gözden geçirip Düşbükeyler
başlığı altında yayınlıyordum. Bu sayede eski yazdıklarımda yer alan hataları
tespit edip daha sade bir şekilde yazmaya çalışıyordum. Yeniden Düşbükeyler’i
yazmam gerekiyor. Bu sayede hem kendi yazma sürecimi gözden geçirmiş olacağım
hem de zamanın bende ne gibi bir bakış açısı kayması yarattığını
belirleyeceğim.
Yazı masamı
yeniden düzenleyip yaptıklarımı ve yapmayı planladıklarımı belirledikten sonra
şimdi bunları hayata geçirmeye geldi sıra.
Tuna BAŞAR
0 Yorumlar