Erzurum
Türkiye'nin 81 iline ayak basma projesi
tüm hızıyla devam ediyor. Şimdi de Ağrı ve Erzurum...
Son 20 günde sırasıyla gittiğim
şehirler: Muş, İstanbul, Edirne, İzmir, Diyarbakır, Bitlis, Van, Ağrı ve
Erzurum. Önümüzdeki 2 ay içindeki planım ise; önce Ankara, sonrasında İstanbul
ve Eskişehir. Daha sonra Afyonkarahisar, İzmir ve yeniden İstanbul. Araya
Gaziantep, Şanlıurfa ve Mardin’i sıkıştırmalıyım. 2 aydan sonraki planlarımda
Trabzon, Bursa, Kocaeli ve Kayseri var.
Bakalım, proje umduğum hızda ilerleyecek
mi?
Erzurum'u şehir olarak beğendim.
Doğudaki şehirler içinde Diyarbakır'dan sonra yaşanabilecek ikinci şehir. Tabii
henüz Gaziantep'i, Şanlıurfa’yı ve Mardin’i görmedim. Fakat ömrünü batıda
geçiren bir insan için Erzurum’da bulunmak Diyarbakır’a göre çok daha fazla
huzur veriyor. Şehirleşmenin insana yetmediği durumlardan biri…
Gördüğüm şehirler içinde Van, Bitlis,
Batman, Siirt, Muş ve Ağrı'dan daha güzel bir şehir Erzurum. Van'ın ve
Bitlis'in iki ilçesi Tatvan'la Ahlat'ın en güzel tarafları ise Van Gölü
manzarası.
Yalnız Palandöken Dağı’nı bu mevsimde görmek pek etkilemiyor insanı. Daha
heybetli bir dağ olduğunu düşünüyordum. Ağrı Dağı'nı uzaktan gördüm ama o
görüntü bile beni etkilemeyi başardı. Her dönemde tepesinde varlığını koruyan
karlar etkileyiciydi.
Şehrin en büyük caddesi Cumhuriyet
Caddesi. İnsan kalabalığı da bu caddede yoğunlaşıyor. Meşhur Ulu Camii ve Çifte Minare de bu cadde üzerinde.
Erzurum Kalesi’ne de çıktık fakat kale
ziyareti saat 17:00'de sona erdiği için yetişemedik. Kalenin yamaçlarından
merkeze doğru inerken eski bir mahallenin içinden geçiliyor. Ayrıca Cumhuriyet
Caddesi’nin bir arka sokağında Erzurum Evleri diye bir yer var. Şehirde zaten
birçok tarihi yapıyla karşılaşırken bir de tarihi bir sokak ve tarihi Erzurum
evlerini görmek hoş oluyor.
Erzurum'un meşhur iki yemeğini de
tattım. Cağ Kebabı'nı pek beğenmedim. Kadayıf Dolması ise güzel bir tatlı.
İlk akşam Emirşeyh Köftecisi’nin meşhur köftesini yedik. Manisa köftesine çok
benzeyen bu köfte çok lezzetliydi. İnsanın yemeye doyamadığı köftelerden
biriydi. Meşhur Cağ Kebabı’nı ise
ikinci akşam Gel Gör Cağ Kebap Salonu’nda
yedik. Ama ne yazık ki çok övülen bu kebabı ben pek beğenmedim. Erzurum Evleri’nde
de Kadayıf Dolması’nı tattık. Gayet
güzel bir tatlı. Dışındaki kadayıf daha çok hamur kıvamında olsa da yenmeye
değerdi.
Erzurum'un en meşhur şeylerinden biri de
Oltu taşı. Bu taşın en önemli
özelliği kullandıkça parlaması. Oltu taşına çok benzeyen Rum taşından bunu
ayırmanın en önemli yöntemi de parlaklık. Ama ilk bakışta iki taş da birbirine
çok benziyor. Sırf bu taştan yapılan küpelerin, kolyelerin, tespihlerin
satıldığı tarihi Rüstem Paşa Hanı
(Taşhan) görülmeye değer. Ama Oltu taşı çok pahalı. Küçük bir tespih bile
50-60 TL. Hediye almak biraz zorlaşıyor o nedenle.
Erzurum insanı da beklediğimden daha
güler yüzlü ve misafirperver çıktı. Erzurum soğuğu nedeniyle insanlarının da
soğuk olacağı izlenimi vardı zihnimde ama karşılaştığım tüm insanlarda bir
sıcaklık hissettim.
Şehirde hâlâ geçtiğimiz kış düzenlenen
Üniversitelerarası Kış Olimpiyat Oyunları’nın izlerini görmek mümkün.
Erzurum şehirleşmesiyle, tarihi
yapılarıyla, yerel lezzetleriyle görülmeye değer bir şehir. Tabii bir de kış
döneminde görmek ve kış turizmi konusundaki önemini fark etmeye çalışmakta
fayda var.
/
oneylülikibinonbir bitlis /
Tuna
BAŞAR
0 Yorumlar