1
Ağustos 2015 Cumartesi
Bir süredir aksattığım için en çok
üzüntü duyduğum projelerimden biri olan Okuma Günlüğü’me bundan sonra daha
fazla önem vereceğim. Yakın zamanda okuduğum Enis Batur’un Dalgınlık
Kursları ve Işık, Oğuz Atay’ın Tehlikeli Oyunlar, Ferit
Edgü’nün Şimdi Saat Kaç, Goethe’nin Genç Werther’in Acıları ve Marguerite
Duras’nın Sevgili kitapları için
Okuma Günlüğü’me yazmayı çok istedim ama zaman darlığından bunu yapamadım.
Fakat bu kitaplar üzerine Okuma Defteri’nde yazacağım.
Şimdi yeniden bu projeme yoğunlaşırken
elimin altında yine birden fazla kitap var. Önümüzdeki bir hafta boyunca
okumayı planladığım kitaplar şunlar: Kürşat
Başar’ın Yaz, Nâzım Hikmet’in Memleketimden İnsan Manzaraları, Milan Kundera’nın Gülünesi
Aşklar, küçük İskender’in Cin Kontrol Noktası ve Ahmet Say’ın Müzik Nedir, Nasıl Bir Sanattır? adlı kitapları.
Öncelikle Kürşat Başar’ın Yaz’ını
okumaya başladım. Bu kitabı ilk çıktığı zaman da alıp büyük bir bölümünü
okumuştum. Fakat Kürşat Başar’ın eski kitaplarındaki lezzeti bulamadığım için
yarıda bırakmak zorunda kalmıştım. Şimdi yeniden okurken daha bir keyif aldım.
İlk okumam sırasında yaşadığım hayal kırıklığı beni fazlasıyla şaşırttı. Bilge Karasu’nun da dediği gibi her
kitabın okunma zamanı farklıdır ve her okuma aynı lezzeti vermek zorunda
değildir.
Kürşat Başar her zaman olduğu gibi
karakterlerinin ruh halini fazlasıyla derinden hissettiriyor okura. Ayrıca daha
önce hiç yapmadığı çok da önemli bir şeyi yapıyor bu kitapta: Kitap okumak ve
kitaplar hakkındaki düşüncelerini de bize karakteri Murat üzerinden aktarıyor.
Barış Harekâtı öncesi Kıbrıs’ta yaşayan
Türkleri odağına alarak başlıyor kitap. Annesi onu doğururken ölen Murat babası
ve babaannesiyle birlikte yaşamaktadır. Bir sabah babası işe gider ve bir daha
geri dönmez. Belli bir süre babasından haber almaya çalışırlar fakat bir haber
gelmeyince onun öldürülmüş olduğunu düşünürler. Adadaki yaşam da günden güne
zorlaşmaya başlayınca babaannesiyle birlikte İstanbul’daki amcasının yanına göç
ederler. Murat’ın kitap tutkusu da amcası sayesinde gelişir. Bir yandan
İstanbul’u arka plana alan roman Murat’ın Emel’le tanışmasıyla ve birlikte
geçen bir yaz mevsimiyle şekil değiştirir. Bir aşk hikâyesine dönen roman
Kürşat Başar’ın her zamanki duyguyu aktarma becerisi sayesinde okurda derin bir
etki bırakmaya başlar.
0 Yorumlar