6
Ocak 2017 – Cuma
Bugüne kadar sadece Venedik’te Ölüm adlı kitabını okudum Thomas Mann’in. 1929 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi olan yazarın Buddenbrooklar ve Büyülü Dağ adlı kitapları da birçok kişi tarafından tavsiye
ediliyor ama her iki kitabın da hacmi benim gözümü korkuttuğu için Venedik’te
Ölüm’den sonra bu kitapları okumaya cesaret edemedim. Venedik’te Ölüm adlı uzun
öyküsünden de, açık söylemek gerekirse, umduğum tadı bulamamıştım. Üstelik kitabın
çevirmeni Behçet Necatigil’di. Belki
yeniden Venedik’te Ölüm’ü de okumam gerekir. Çünkü bazı kitapların okunma
zamanı da kitabın içeriği kadar önemlidir. Doğru zamanda okunan önemli bir
kitap okuru derinden etkileyecektir.
Thomas
Mann’in
Değişen Kafalar adlı romanıyla
karşılaşınca bu düşünceler zihnimden akıp geçti. Thomas Mann okumak için iyi
bir bahane olabilir bu durum diye düşünerek kitabı aldım. Kitabın arka
kapağında yazanlar da beni kitaba çekti diyebilirim: “Mann eserinde, kelimenin tam anlamıyla mitolojik bir Hint fantezisi
yaratmıştır. Doğu ve Batı, zihin ve beden, dostluk ve aşk, erotizm ve ruhsal
uyum gibi motifler üzerine çok şey söyleyen Değişen Kafalar, mitolojik ve
fantastik bir öykü.”
Özellikle Bir Hint Efsanesi altbaşlığını taşıması ve son zamanlarda
mitolojiye yoğunlaşmış olmam nedeniyle bu romanın beni içine çekeceğini
düşünerek okumaya başladım.
Tuna
BAŞAR
0 Yorumlar