20
Şubat 2017 – Pazartesi
Yoğun çalışma temposunun getirdiği zaman
darlığından okuma ritmimi birkaç gündür kaybedince, tedbir almam gerektiğini
düşünerek, elimdeki zorlayıcı kitapları bir kenara bıraktım ve daha rahat
okuyabileceğimi düşündüğüm yeni kitaplar seçtim.
Bilge
Karasu’nun
Kılavuz’u, Samuel Beckett’in Godot’yu
Beklerken’i, Birhan Keskin’in Ba’sı, Leylâ Erbil’in Gecede’si
ve Enis Batur’un Gönderen’i seçtiğim kitaplar.
Hacimce hafif görünen ama özkütlesi
yoğun olan bu kitaplar umarım kaybettiğim okuma ritmini bana geri getirmeyi
başarır.
Daha önce birkaç kez alıntıladığım ve
kendimi de öyle tanımladığım, Enis Batur’un
dilimize kazandırdığı “sokulgan okur” sıfatı beni okuma konusunda yavaşlatan en
büyük etkenlerden biri. Sokulgan okur, sadece elindeki kitabı okuyan okur
değildir, elindeki kitabın yönlendirmesiyle başka kitaplara yönelen, okuma
eylemi sırasında kafasına takılan şeyleri araştırmak için okumaya ara verip
başvuru kaynaklarının sayfalarını çeviren ve sürekli birden fazla kitabı aynı
anda okumaya çalışan okur demektir. Bu da planlanan okuma rotasının her
seferinde şaşması anlamına gelir.
Önümüzdeki birkaç günlük süreçte tek tek
okumayı planlıyorum seçtiğim kitapları. En azından birkaç kitabı yoğunlaşarak
tek günde bitirebilirsem okuma keyfini de fazlasıyla yaşarım, diye düşünüyorum.
Belli bir okuma hızına kavuşunca da “sokulgan okur” olmaya devam ederim.
Tuna
BAŞAR
2 Yorumlar
Ritmi yeniden yakalarsınız umarım. Zaman zaman bende sokulgan okur oluyorum:)
YanıtlaSilİki gündür Enis Batur'un Gönderen'i sayesinde o ritmi yakaladım. Okumaya başlayınca doğal olarak yazmaya da başladım. İki gündür her şey yolunda. Okudukça "sokulgan okur" bakış açısı da ağır basıyor.
Sil