Gece IX


5 Mayıs 2009
Salı

Hayatımda çok büyük öneme sahip olan ve yapmaktan büyük keyif aldığım şeyler bile zorunluluk haline gelirse yapamıyorum.
En kolay yaptığım işler, en az emek harcadığım şeyler bile zorunluluk haline gelirse imkânsızlaşıyor. Bunu son zamanlarda daha sık yaşar oldum. Yazı yazmayı bile kendim için zorunluluk olarak düşündüğümde yazamıyorum. Günlüğüme bile bir-iki satır ekleyemiyorum. O nedenle hayatımdaki hiçbir şeyi zorunluluk haline getirmemem gerekiyor. Her şey benim tercihlerim sayesinde şekillenmeli. Zorunluluk olarak değil, bir seçim olarak görülmeli.
Bu gece yazarken, hayatımda ilk defa, bir hayvan eşlik ediyor bana. Beta cinsi, gece mavisi renginde bir balık… Daha önce hiç balığım olmamıştı. Babam balıkçı olduğu için midir bilmiyorum ama hiç balıklara karşı ilgim olmamıştı. Ama bugün G sayesinde bu balığı almak istedim. Daha doğrusu G’nin bana hediyesi oldu bu balık. Sanırım duruşundan dolayı ve son günlerde Cem Akaş’ın elimden düşmeyen kitabı nedeniyle bu balığa Zibaldone ismini vermek istedim. Bende nasıl bir çağrışım yaptı bilmiyorum, fakat Cem Akaş’ın bir nevi Leopardi’ye, Mayr’a ve Boccaccio’ya saygı duruşu nedeniyle kullandığı kitap ismi benim de zihnimde farklı bir yer etmiş olmalı. Ama G bu ismi beğenmedi ve renginin de etkisiyle ve tabii ki son zamanlarda bende bir takıntı haline geldiği için “Gece” ismini verdim. Gece’yi yazarken bana eşlik edip, ilham kaynağım olacağı için de bu ismi çok uygun buldum.
Güney Kore yapımı “Hırçın Sevgilim” adlı filmi izledim bugün. İki garip insanın ilginç tesadüflerle bir araya gelmesi ve tesadüfler yüzünden, ayrı düştüklerinde, bir araya gelememeleri ve yine bir tesadüfün onları yan yana getirmesi…
Dünyanın en şanssız erkeğiyle, dünyanın en hırçın kızı yan yana gelirse ve bu iki insanın da bambaşka bir yaşam tarzı varsa neler olur? Bu film bunu anlatıyor ve insanları tesadüfler konusunda düşünmeye sevk ediyor.

Tuna BAŞAR

5mayıs’09gecesi afyonkarahisar

Yorum Gönder

0 Yorumlar