Türkiye’nin en önemli sanat eleştirmenlerinden biri olan Ferit Edgü, son kitabında uzunca bir süre farkına varmadan takip ettiği bir dansçının hayatına götürüyor bizi.
1890 yılında Kiev’de Polonyalı bir
ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Vaslav
Nijinski, gelmiş geçmiş en büyük bale sanatçısı olarak anılır. Geçirdiği
ağır şizofreni nedeniyle sanatına ara vermek zorunda kalan Nijinski, 19 Ocak–4
Mart 1919 tarihleri arasında tedavi gördüğü İsviçre’nin Saint-Moritz kentinde
günlüklerini kaleme almış.
Yaklaşık 50 yıl önce okuduğu günlüklerin
aile tarafından makaslanmamış son baskılarını okuduğu zaman, günlüklerin son
baskıları üzerinden gerçek metinleri gün ışığına çıkarma girişiminde bulunma
isteğiyle başlayan iz sürme serüveni, Ferit Edgü’nün kaleminden minimalist
öykülerle karşımıza çıkıyor.
Bu öyküleri kaleme alırken resim
sanatından faydalandığını söyleyen Ferit Edgü kullandığı yöntemi şu şekilde
ifade ediyor: “Rönesans’tan günümüze,
ressamlar, zaman zaman kendilerinden önceki ustaların yapıtlarına
başvurmuşlardır, kopya ederek onların yaratma süreçlerini izleyip sanatı
öğrenmek ya da yorumlayıp (bir yapıttan yola çıkarak) kendi resmini,
resimlerini yaratmak için.”
Ve ekliyor: “Benim izlediğim yol merceğimi karşımdaki resmin belli bölgelerine
çevirmek oldu. Bu ayrıntıları alıp büyüttüm. Kısacası bir ayrıntı seçip onu
çerçevelemekten ve onlara birer ad vermekten başka bir şey yapmadım.”
Bu nedenle de kitabına “Nijinski Öyküleri” ismini veriyor ve
eklediği bazı metinlerin günlüklerde yer almaması nedeniyle Nijinski’den af
diliyor.
Kitap iki bölümden oluşuyor. Birinci
bölüm “Nijinski Öyküleri” başlığı altında 46 kısa öyküden oluşuyor. İkinci
bölüm ise bildiğimiz Ferit Edgü kısa öykülerinden oluşan “Olağan Öyküler”
bölümü. Bu bölümde de 18 kısa öykü yer alıyor.
Birinci bölümdeki öyküler günlüklerden
yola çıkarak kaleme alındığı için, Ferit Edgü öykülerine yakın dursa da günlük
tarzındaki özelliklerini muhafaza ediyor. Ama yine de her biri kendi içinde
öyküsel özellikler taşıyan metinler, bir sanatçının ruh dünyasını yansıtması
açısından ilgi çekici özelliklere sahip.
Metinlerde kimi zaman dilbilgisi
kurallarının yok sayılmış olması ve cümlelerin kısa tutulması metinlerin
orijinallerine bağlı kalındığını gösteriyor. Şizofreni krizleri sırasında
yazılan günlüklerin içinde yer yer aforizmasal cümleler dikkat çekiyor:
“…insanlar
kupkuru, çünkü içlerinde hayat yok.”
“Ben
geçmiş yüzyılları sevmem, çünkü ben içinde hayat olan bir canlıyım.”
“Tanrı
tek bir kadından çocuklar yapar.”
“Müzeler
geçmişin çöpleri. Müzeler de tarih de geçmişin çöp tenekeleri. Bu nedenle
sevmem müzeleri. Ne de tarih kitaplarını. Her ikisi de mezarlık kokar.”
“Romanlar
duyguları anlamayı önler.”
“Saklılıktan,
gizlilikten de hoşlanmam. Bunlar ikiyüzlülük demek.”
“Bir
insanın tüm insanlık adına acı çekmesinin bir yararı yoktur. İsa acı çekti, hiç
kimse onu anlamadı.”
“En
uzak yer varamadığın, varamayacağın yer değildir. En uzak yer senin ardında
bıraktığın, bir daha dönmeyeceğin, dönsen de bulamayacağın yerdir.”
“Görüş
alanın içine zaman girmeye başladığında, baktığın her şeyi derinlemesine
görürsün.”
Sıradan bir günlüğün içine gizlenmiş
büyülü cümleleri bulup, ışıldayan düşünce tohumları karşısında irkilmemek
imkânsız.
Nijinski özellikle içinde bulunduğu
durumdan dolayı dertli bir şekilde yön veriyor cümlelerine. Kendisine
yöneltilen “deli” sıfatını kabul etmiyor ve etrafındaki insanların onu
anlamadığından dert yanıyor.
Bach, Dostoyevski, Tolstoy hakkında kısa da olsa yorumlarda bulunuyor. Shakespeare ve Nietzsche’ye göndermeler yapıyor. Bu biraz da dâhiliğe yaklaştığı
nokta olarak karşımıza çıkıyor. Hiçbir zaman anlamayı başaramadığımız, neyi ne
için yaptıklarını yıllar sonra yorumlayabildiğimiz iki farklı ruh hali: Delilik
ve dâhilik.
Kimi zaman bir ikilem içine düşüyor.
Cümlelerinde zıt kavramları bir arada kullanıyor ve çelişkilerini ortaya
sermekten çekinmiyor. Kimi zaman Tanrı olmak istiyor, kimi zaman da Tanrı’nın
kudreti karşısında saygıyla yakarıyor.
Doğaya olan sevgisini de sıkça dile
getiriyor.
Ve bütün metinleri okuyunca bir
sanatçının, en sıradan metinlerinin bile, insanlığa ne ölçüde ışık
tutabileceği, çok iyi bir şekilde anlaşılıyor.
Kitabın ikinci bölümü Nijinski’nin “Ben gerçek olmayan hiçbir şey yazmam.” sözüne
gönderme yaparak, On Emir’den “Ya
gerçekleri yaz, ya gerçekleri düşle!” alıntısıyla başlıyor.
İkinci bölüm ilk bölümden sonra biraz
eğreti duruyor. Nijinski’nin öyküleriyle Ferit Edgü’nün olağan öyküleri
arasında bağ kurmak oldukça zor. Ama Ferit Edgü’nün son yazdığı kısa öyküleri
okumak ve o kendine has kara mizahına tanık olmak için okunmaya değer.
İkinci bölümdeki öyküleri farklı bir
kitap halinde yayınlasaydı çok daha güzel olurdu.
Her kitabıyla Türk edebiyatına farklılık
getiren Ferit Edgü “Nijinski Öyküleri” ile de bu farklılığı çok iyi bir şekilde
gösteriyor.
Ferit Edgü’nün tabiriyle bir ‘dans
tanrısı’ olan Nijinski’nin şizofreni krizleri içindeki düşünce dünyasında yol
almak, bir sanatçının ruhundaki fırtınaları görmek ve Tüm Ders Notları, O/Hakkâri’de
Bir Mevsim, Bir Gemide gibi
kitapların yazarı Ferit Edgü’nün farklı bakış açısını algılayabilmek açısından
büyük öneme sahip olan bu kitap okunmaya değer.
Nijinski
Öyküleri
Ferit
Edgü
96
sf
Sel
Yayıncılık Mayıs 2007
Tuna
BAŞAR
/
ondörthaziranikibinyedi onbeşondört
Afyonkarahisar
/
Meraklısı
İçin:
Kitap: Nijinsky’nin Günlüğü
Çevirmen : Orçun Türkay
YKY 2006
Film: Vaslav Nijinski'nin Anıları (The Diaries of
Vaslav Nijinski) Yönetmen: Paul Cox
Mektupları Okuyan: Sir Derek Jacobi 2001 yapımı
Mutlaka
Okunması Gereken Ferit Edgü Kitapları
- Tüm
Ders Notları
- O
/ Hakkâri’de Bir Mevsim
- Bir
Gemide
3 Yorumlar
Az buz araştırdım güzele benziyor... Yani bana öyle geldi. Teşekkürler
YanıtlaSilKitap analizlerin çok güzel, ufkumuzu genişletecek cinsten. Tebrik ediyorum, ayrıca Nijinski`nin bulunduğu ruh hâli zaman zaman tüm yazarlara ve şairlere olur diye düşünüyorum. Keyifle okudum. Sevgi ve saygılar.
YanıtlaSil"En uzak yer varamadığın, varamayacağın yer değildir. En uzak yer senin ardında bıraktığın, bir daha dönmeyeceğin, dönsen de bulamayacağın yerdir." bu cümle gerçekten güzeldi. Hep aklımda tutmak istiyorum.
YanıtlaSil