Not Defteri -Seçki I-


• “Beynelmilel” isimli film…

Filmin son sahnesinin düşündürdükleri…
Yakın bir zamana kadar yasaklar nedeniyle cezalandırılan, sürgüne gönderilen, öldürülen insanlar bir bir gözümün önüne geldi.
Şimdi o yasaklar yavaş yavaş aşılıyor. Doğru olan biraz geç de olsa anlaşılıyor. Ama olan o yasaklar nedeniyle cezalandırılan insanlara oldu.

• Türkiye için şu ifadeyi çok rahat kullanabiliriz sanırım; halka bilgi vermek, halka karşı sorumluluk almak yerine, hoşlarına gitmeyen her durumda, başta halkı aydınlatmaya çalışan gazeteciler olmak üzere, herkesi azarlamaktan çekinmeyen yöneticilerin olduğu ülke…

• İnsan hayatında ilk defa yaşadığı ve bir daha kolay kolay yaşayamayacağını düşündüğü bir duygudan vazgeçer mi? Vazgeçmesi ahmaklık olmaz mı?

Kanuni Sultan Süleyman’ın İtalyan ressam Tiziano Vecellio tarafından 1538 yılında yapılan portresi…

• Eski bir proje: Çizilemeyen Portreler

Bir ara aklıma düşen, üzerinde çalışıp çok fazla yol kat edemediğim ama yine de uzunca bir süre zihnimi kurcaladığı için çok önem verdiğim projelerim oldu. Bu projeler arada bir tekrar aklıma gelir. Üzerinde yeniden çalışmak isterim ama bir şey beni engeller. Onların birer proje olarak kalması gerektiğini düşünürüm. İşte o nedenle bir noktaya kadar gelişip, gelişimini tam olarak hiçbir zaman tamamlayamayacaklarını düşündüğüm için her proje bir “penguen kolu/kanadı” gibi gelir bana.
Bu başlık altında o projeleri de yayınlamak iyi bir fikir.

• “Demokrasi krallıktan iyidir, krallık hiçbir şeyden, hiçbir şey diktatörlükten.” (Nabokov)

• Beyaz frezya…

• Hiç farkına varmadığımız tesadüflerle dolu hayat. Biz göremiyoruz, fakat ilginç bir şekilde hayatımız belli etkileşimler üzerinden şekilleniyor.
Bir film olsa hayatımız, bu filmi izleyenler yaşanan tesadüfler yüzünden filmin ne kadar ilgi çekici olduğunu fark edip, büyük bir merakla izlemeye devam ederlerdi filmi.
Bu tesadüfleri bir de biz görebilsek!

• Maria Faranduri

Lorca

• Galiba doğru, her yazan kendi hoşuna giden tarzda yazılar yazma gayretinde. Öyleyse niye acımasızca eleştiriler yapılıyor da yazı serüveninin başındaki genç yazar adaylarına yazmayı bırakması telkin ediliyor.
Bıraksalar da isteyen istediği şekilde yazsa; beğenen okusa, beğenmeyen de bir daha o kişinin yazdıklarını okumasa daha iyi olmaz mı?

• Ne zaman sansürcü zihniyetin hâkimiyetinden kurtulacak bu ülke?

• Olması gerekenlerin övünç kaynağı olarak gösterildiği bir yerde, yalan söylemeyenler elbette alkışlanır.

• 300 yıl boyunca çözülemeyen problem: Fermat’ın son teoremi…
  8 yıl uğraştıktan sonra Andrew Wiles problemi çözmüş.

• “Tutkuya alışmış bir insan, tutkusuz yaşayabilir mi?” (Ahmet Altan)

• Süsen çiçeği

• Bu ülke 87 yıllık tarihinde bir tane lider gördü. Diğerleri yönetici olmanın ötesine, ne yazık ki, geçmeyi başaramadı. Bütün sarsıntılara rağmen, tek bir lider sayesinde, hâlâ güçlü temeller üzerinde durduğumuza göre, acaba 2. bir lider çıkarabilseydik ne durumda olurduk?

• “Bir yazarın gelmesi gereken yer, artık gitmesi gereken yerdir.” (Goethe)

• Veysel Çolak’ın “Kırık Ağıt” başlıklı şiiri…
   “…aşk/ güzel kadınların gövdesine bıçak yarası

Fethi Naci

• Bir kitap kurdu için sunulacak en güzel cennet, insanlık tarihi boyunca yazılan bütün kitapların yer aldığı dev bir kütüphanedir herhalde.

• Merak edilen her soruya, her ortamda cevap veremeyip, şeffaf olmayı başaramayan insanlar, bu ülkenin yönetiminde söz sahibi olmayı hak etmezler.

• “Uğrunda ölmeye değmeyen bir hayat yaşanmaya da değmez.” (Malraux)

• Melodi

• Hermann Hesse’nin “Doğu’ya Yolculuk” isimli kitabından: “…Doğu salt bir toprak parçası, coğrafi bir yer olmakla kalmayıp aynı zamanda ruhlarımızın anavatanını ve gençliğini oluşturmaktaydı, hem her yerdeydi Doğu hem hiçbir yerdeydi, tüm zamanların yekvücut olmasıydı.

• Yeni fikirler ortaya atıp yapıcı siyaset yapacak muhalefetin eksikliğini çok derinden hissediyoruz.

Veysel Çolak’tan şiir üzerine:
    Şiir, paranın büyüsünü bozmaya adanmış zekânın lirizmidir.”
    Şiir, politikayla barışık olmayan insani politikleşmedir.”
    Şiir, tragedyasında yetkinleşen bireyin diyalektiğidir.”
    Şiir, öz demek olan yaratma sürecinin etkinliğidir.”
    Şiir, yenilikte geleneği de sırtlayan süreklilikte kendine birikmedir.”
    Şiir, hayat kadar dağınık, hayat kadar örgütlüdür.”
    Şiir, dilin öncü yorumunu, belirleyici imkân olarak yüklenir.”

Tuna BAŞAR

Yorum Gönder

0 Yorumlar