30
Ağustos 2014 Cumartesi
Bilindiği gibi Kafka, bütün eserlerinin yakılmasını vasiyet etmiştir, fakat
arkadaşı Max Brod bu vasiyete
uymayarak Kafka’nın eserlerini yayınlamıştır. Bu sayede biz de çok büyük bir
yazarın eserlerini okuma fırsatına sahip olmuşuz. Burada vasiyete uymanın daha
doğru olacağını düşünenler de çıkacaktır. Fakat Kafka’nın eserlerini okudukça
büyük bir yazarın eserlerinin kendisine rağmen çoğaltılmasının ne kadar önemli
bir olay olduğu görülmektedir. Yaklaşık bir asır önce yazılan eserlerde geçen
olayların günümüzde tekrar edildiğini görmek bunun sebebini biraz olsun izah
edebilir. Bu hem büyük bir yazarın öngörüsüdür, hem de çevreyi gözlem gücüdür. Bizim
de bu eserleri okumaya hakkımız vardır. Buradan şu sonuç ortaya çıkıyor bana
göre: bir eser yazılmaya başlandığı anda topluma hediye edilmiş oluyor. Yazıldığı
andan itibaren yazarın olmaktan çıkıyor. Yayınlanmasa bile yazılmış olması buna
yetiyor. O nedenle de, her ne kadar Kafka eserlerinin yakılmasını istemiş olsa
da, ben bir okur olarak bu vasiyete uymayan Max Brod’dan yana tavır alıyorum ve
iyi ki diyorum, iyi ki Kafka’nın eserlerini yakmamış.
Biraz uzunca bir giriş olsa da ilerleyen
günlerde Dava üzerine daha detaylı yazılar yazmayı planladığım için öncelikle
bu konudaki fikrimi belirtmek istedim.
Ahmet
Cemal’in
önsözde vurguladığı “korku” hissiyle Dava’yı okumaya devam edebiliriz.
Tuna
BAŞAR
0 Yorumlar