2
Ağustos 2016 Salı
Enis
Batur’un
denemelerini okuyunca her seferinde başka kitaplara, başka yazarlara gitme
ihtiyacı hissediyorum.
Gülmekten
Ölmek
adlı kitabı da beni şu ana kadar Balzac’ın
La Peau de Chagrin’inden Sterne’in Tristram Shandy’sine; Oktay
Rifat’tan Kübizm’e, Picasso ve Braque’a; Franz Kafka’nın
Dava’sından Orson Welles’in Dava
uyarlamasına; Umberto Eco’nun Gülün Adı adlı romanından Richard Gerstl’in Gülen Adam resmine; Fazıl
Hüsnü Dağlarca’dan Bilge Karasu’nun
Ankara’sına; Rimbaud’nun Habeşistan’daki
yaşamından diyalog eksenli romanlara onlarca farklı düşünceye direkt olarak
ulaştırdı. Bir de bunların yanında dolaylı olarak zihnime bıraktığı bir tortu
var ki onları kâğıda dökmek çok zor.
Her seferinde bahsettiği sanatçıların eserlerine
ulaşma isteği dayanılmaz bir pişmanlığı da beraberinde getiriyor. Şimdiye kadar
üretilmiş tüm sanat eserlerinin bulunduğu dev bir kütüphanede olmayı ve aklıma
gelen tüm sanat eserlerine hemen ulaşabilmeyi çok isterdim. İnternet bir nevi
bu işi çözüyor ama yazılı eserlere bu ortamda tam olarak ulaşamıyor olmak büyük
eksiklik.
Tuna
BAŞAR
0 Yorumlar