Gece XXV



6 Eylül 2009
Pazar

Kitaplığımdaki kitapların hepsini aynı anda okuma isteği birçok defa beni rahatsız etmiştir. Her elime aldığım kitabı hemen okumak ve her elime aldığım kitabı da elimden hiç bırakmamak isterim. Çoğu zaman hangi kitabı okuyacağıma karar veremem ve birçok kitabı aynı anda okumaya çalışırım. Bugün de yedi kitabı aynı anda okumaya çalışıyorum: Bilge Karasu’nun Gece’si, Birhan Keskin’in Y’ol’u, Turgay Gönenç’in İskelenin Altındaki Deniz’i, küçük İskender’in Rimbaud’ya Akıl Notları, Selim İleri’nin Kötülük’ü, Enis Batur’un Gönderen’i ve Nietzsche’nin Böyle Buyurdu Zerdüşt’ü.
Bu kitapların birini elime alıp birkaç sayfa okuyorum, diğeri “beni de oku” diye bana sesleniyor. Bu defa onu alıp okuyorum, bu sefer de diğeri… Hepsini mutlu etmeye çalışıyorum, fakat daha okunması gereken yüzlerce kitabın beklediğini görünce huzursuz oluyorum. Belki de yaşanabilecek en güzel huzursuzluk bu olsa gerek. Borges’in dediği “kitaplarla çevrili olmazsam yaşayamam” sözü bunu anlatıyor sanırım. Kitapların içinde bulunup huzura kavuşmak ve sürekli okumam gereken kitapların verdiği huzursuzluğu aynı anda yaşamak… Hem okuyorum, hem de düşünüyorum. Borges’i düşünüyorum… İlhan Berk’i düşünüyorum… İlhan Berk’in dediği “yazmak cehennemdir” sözü aklımdan çıkmıyor. Her okuduğum kitapta yazmam gereken şeyler beni rahat bırakmıyor. Yazıyorum, fakat her yazdığımda o cehennemi yaşıyorum. Özellikle yazmak isteyip de yazamadıklarımda. Yazmak gerçekten cehennem. Yazamamak, okuyamamak daha büyük bir cehennem… Bunu derinden hissediyorum. Yazanlara, yazdıklarıma, yazabildiklerime hayranlıkla bakıyorum. Biliyorum ki her yazdığım hayata bırakılan bir ateş… Her yazı bana ateş rengi gibi görünüyor.


Tuna BAŞAR

6eylül’09gecesi afyonkarahisar

Yorum Gönder

0 Yorumlar