• Son zamanlarda kaçırdığım için en
fazla üzüntü duyduğum sanat etkinliği İstanbul Modern’in bahçesinde
gerçekleştirilen “Sözünü Sakınmadan”
söyleşileri. Enis Batur, küçük İskender, Murathan Mungan, Ayfer Tunç,
Füruzan ve Latife Tekin gibi önemli edebiyatçılarla yapılan söyleşileri canlı
dinlemek isterdim. Şimdi de bu söyleşilerin konuğu Selim İleri’ymiş. İstanbul’da olup en azından bu söyleşiye katılmak
isterdim. Böyle bir fırsatım olmasa da bu söyleşilerin videolarının Sabit Fikir’de yer aldığını görmek beni
çok sevindirdi. Bir an önce bu videoları izlemeliyim.
• Bir de NTV’nin sitesinden N5 ve
Çalışma Odam videolarını izlemeyi çok seviyorum.
N5’te yazarlar, müzisyenler, sinemacılar kendileri açısından önemli
olan 5 şeyi anlatıyorlar. Çalışma Odam’da
ise Fazıl Say’dan Yekta Kopan’a, Pınar Kür’den Mehmet
Güleryüz’e birçok sanatçının çalışma odasına konuk oluyoruz.
• Enis Batur’un “Paris, ecekent”
kitabını çok uzun zamandır arıyordum. YKY’deki baskısı tükendikten sonra yeni
baskısı hiçbir yayınevinden çıkmamıştı yıllardır. Ne kitabevlerinde ne de
sahaflarda rasgeldim bu kitaba. Bir kere İzmir’deki bir kitabevinde gelen
okurların okuması, sayfalarını karıştırması için bir masanın üzerine
karşılaştım kitapla. Kitabevi sahibiyle konuşup “bu kitabı uzun zamandır arıyorum, eğer satarsanız almak istiyorum!”
dememe rağmen kitabı bana satmamıştı. Tam kitabı ancak İstanbul’daki sahaflarda
bulabilirim diye düşünmeye başlamışken Remzi Kitabevi’nden çıkan yeni
baskısıyla karşılaştım. Yıllardır hasret çektiğim bir dostuma kavuşmuş gibi
mutlu oldum. Kitabı hemen edinip okumaya başladım. Kitap eşliğinde Paris’i
gezmeyi planlayarak…
• Yıllar önce Kim Ki-Duk’un Yay filmini bir sinemada tek başıma izlemiştim. Bir daha hayatım boyunca bir filmi bir sinema salonunda yalnız izlemem, diye düşünürken bu düşüncemin yanlış olduğunu yaşayarak fark ettim. Yalnız başıma bir sinemada izlediğim filmler arasına Raşit Çelikezer’in Can’ı da katıldı.
• Yıllar önce Kim Ki-Duk’un Yay filmini bir sinemada tek başıma izlemiştim. Bir daha hayatım boyunca bir filmi bir sinema salonunda yalnız izlemem, diye düşünürken bu düşüncemin yanlış olduğunu yaşayarak fark ettim. Yalnız başıma bir sinemada izlediğim filmler arasına Raşit Çelikezer’in Can’ı da katıldı.
• İzmir’de en sevdiğim yerlerden
biri İzmir Sanat’tır. İzmir’e her
yolum düştüğünde mutlaka uğrarım İzmir Sanat’a. Ya bir resim sergisi denk
gelir, ya bir konser, ya da bir tiyatro oyunu… Bazen de sinema günlerine denk
gelirim. İzmir Sanat’ın bahçesinin ve bahçede yer alan kafenin de ayrı bir yeri
vardır benim için. Nâzım Hikmet
heykelinin ışığında kısmi bir doğal ortam vardır o bahçede. Ağaçlar, rengârenk
çiçekler, sevimli köpekler ve kediler, kuş sesleri… Özellikle İzmir Sanat Kafe’de
oturup kitap okumayı çok severim. Günün her vakti sessiz ve sakin bir yerdir ve
kitap okuyup yazı yazmak için ideal yerlerden biridir.
• Hayatımın birçok döneminde “aitsizlik”
hissine kapıldığım oldu. Özellikle son on yıldır yaşadığım her şehre ait
olmadığımı hissedip durdum. Ne kadar alışmış olsam da, ne kadar sevmiş olsam da
hiçbir zaman hiçbir şehre İzmir’de yaşadığım aitlik hissini taşıyamadım. Benim
bugüne kadar aitsizlik hissini tek yaşamadığım şehir İzmir’dir.
• Son dönem Türk sinemasında en
favori aktör adayım Nejat İşler’dir.
Her filmini sırf o oynuyor diye izlerim ama her rolü Nejat İşler’e
yakıştıramıyorum. Benim için en iyi Nejat İşler rolleri şunlardır: Behzat Ç.’deki Ercüment Çözer, Kaybedenler
Kulübü’ndeki Kaan Çaydamlı, Barda’daki Selim, Mustafa Hakkında Her
Şey’deki Fikret ve Aliye’deki Dr. Deniz’dir.
Tuna BAŞAR
2 Yorumlar
Örnek insanın tablosunu görmek harika...öykünmek gerek kuşkusuz.:)
YanıtlaSilTeşekkür ederim Hülya Hanım...
YanıtlaSil