Not Defteri -67-

• Son zamanlarda kaçırdığım için en fazla üzüntü duyduğum sanat etkinliği İstanbul Modern’in bahçesinde gerçekleştirilen “Sözünü Sakınmadan” söyleşileri. Enis Batur, küçük İskender, Murathan Mungan, Ayfer Tunç, Füruzan ve Latife Tekin gibi önemli edebiyatçılarla yapılan söyleşileri canlı dinlemek isterdim. Şimdi de bu söyleşilerin konuğu Selim İleri’ymiş. İstanbul’da olup en azından bu söyleşiye katılmak isterdim. Böyle bir fırsatım olmasa da bu söyleşilerin videolarının Sabit Fikir’de yer aldığını görmek beni çok sevindirdi. Bir an önce bu videoları izlemeliyim.


• Bir de NTV’nin sitesinden N5 ve Çalışma Odam videolarını izlemeyi çok seviyorum.
N5’te yazarlar, müzisyenler, sinemacılar kendileri açısından önemli olan 5 şeyi anlatıyorlar. Çalışma Odam’da ise Fazıl Say’dan Yekta Kopan’a, Pınar Kür’den Mehmet Güleryüz’e birçok sanatçının çalışma odasına konuk oluyoruz.


Enis Batur’un “Paris, ecekent” kitabını çok uzun zamandır arıyordum. YKY’deki baskısı tükendikten sonra yeni baskısı hiçbir yayınevinden çıkmamıştı yıllardır. Ne kitabevlerinde ne de sahaflarda rasgeldim bu kitaba. Bir kere İzmir’deki bir kitabevinde gelen okurların okuması, sayfalarını karıştırması için bir masanın üzerine karşılaştım kitapla. Kitabevi sahibiyle konuşup “bu kitabı uzun zamandır arıyorum, eğer satarsanız almak istiyorum!” dememe rağmen kitabı bana satmamıştı. Tam kitabı ancak İstanbul’daki sahaflarda bulabilirim diye düşünmeye başlamışken Remzi Kitabevi’nden çıkan yeni baskısıyla karşılaştım. Yıllardır hasret çektiğim bir dostuma kavuşmuş gibi mutlu oldum. Kitabı hemen edinip okumaya başladım. Kitap eşliğinde Paris’i gezmeyi planlayarak…


• Yıllar önce Kim Ki-Duk’un Yay filmini bir sinemada tek başıma izlemiştim. Bir daha hayatım boyunca bir filmi bir sinema salonunda yalnız izlemem, diye düşünürken bu düşüncemin yanlış olduğunu yaşayarak fark ettim. Yalnız başıma bir sinemada izlediğim filmler arasına Raşit Çelikezer’in Can’ı da katıldı.

• İzmir’de en sevdiğim yerlerden biri İzmir Sanat’tır. İzmir’e her yolum düştüğünde mutlaka uğrarım İzmir Sanat’a. Ya bir resim sergisi denk gelir, ya bir konser, ya da bir tiyatro oyunu… Bazen de sinema günlerine denk gelirim. İzmir Sanat’ın bahçesinin ve bahçede yer alan kafenin de ayrı bir yeri vardır benim için. Nâzım Hikmet heykelinin ışığında kısmi bir doğal ortam vardır o bahçede. Ağaçlar, rengârenk çiçekler, sevimli köpekler ve kediler, kuş sesleri… Özellikle İzmir Sanat Kafe’de oturup kitap okumayı çok severim. Günün her vakti sessiz ve sakin bir yerdir ve kitap okuyup yazı yazmak için ideal yerlerden biridir.

• Hayatımın birçok döneminde “aitsizlik” hissine kapıldığım oldu. Özellikle son on yıldır yaşadığım her şehre ait olmadığımı hissedip durdum. Ne kadar alışmış olsam da, ne kadar sevmiş olsam da hiçbir zaman hiçbir şehre İzmir’de yaşadığım aitlik hissini taşıyamadım. Benim bugüne kadar aitsizlik hissini tek yaşamadığım şehir İzmir’dir.


• Son dönem Türk sinemasında en favori aktör adayım Nejat İşler’dir. Her filmini sırf o oynuyor diye izlerim ama her rolü Nejat İşler’e yakıştıramıyorum. Benim için en iyi Nejat İşler rolleri şunlardır: Behzat Ç.’deki Ercüment Çözer, Kaybedenler Kulübü’ndeki Kaan Çaydamlı, Barda’daki Selim, Mustafa Hakkında Her Şey’deki Fikret ve Aliye’deki Dr. Deniz’dir.

Tuna BAŞAR

Yorum Gönder

2 Yorumlar

  1. Örnek insanın tablosunu görmek harika...öykünmek gerek kuşkusuz.:)

    YanıtlaSil
  2. Teşekkür ederim Hülya Hanım...

    YanıtlaSil